bali seyahat notları

Bali’ye olan bu ikinci ziyaretimizde ilk ziyaretimizin üstünden geçen 6 senenin, adada neden artan bir kalabalık yaratmadığını saf saf düşünürken, 2 ay önce adanın doğusundaki volkanın faaliyete geçtiğini duyduk. Bu yüzündendir ki bilinçli turistlerden iptal gelmişti ve tabii ki bizim duruşumuz net: “Bize birşey olmaz

İlk ziyaretimizde adanın farklı farklı bölgelerinde zaman geçirmiştik, fakat trafikte çok zaman kaybetmiştik. Bu sefer Ubud bölgesine odaklanacağız. Bu bölge deniz kıyısında değil ama Bali’nin kültür ve sanat merkezi diyebiliriz. Deniz kıyısında olmamasına rağmen ilk ziyaretimizde en beğendiğimiz bölge idi. Tek bir bölgeye odaklanarak çılgın Bali trafiğinde geçireceğimiz süreyi de optimize edeceğiz zira adada transit yol olmamasından dolayı, her araba yolculuğu yorucu ve zaman alıcı. Fakat bu sefer ortalık boş “Volkan abi” sayesinde.

Sanılanın aksine Bali kesilikle bir plaj tatil yeri degil. Tabii ki plajları var, ada sonuçta, ama plaj tatili ortamından daha çok kültür/zen/doğa ön plana çıkıyor. Tabii ki deniz ve plaj olarak da seçenekler var ama tam o ince kum/mercan/turkuaz renk Maldiv ortamlarından ziyade Avustralya’lıların surf yaptığı dalgalı plajlar ön planda.

Adaya genel bir huzur ve sükunet ortamı hakim. Bunun birçok nedeni olabilir, benim gözlemlerim:

  • Az ile yetinen bir kültüre sahip olmaları
  • Bali Hinduizmi’nin etkisi
  • Doğal ortamın etkisi

Havaalanından direk Ubud merkeze ilk günlerimizi geçirmek üzere yola çıkıyoruz. Ubud’da bizi Lotus çiçekleri ve pirinç tarlaları karşılıyor.

Adaya en fazla turist Avustralya’dan geliyor. Bunun nedenleri arasında yakınlık ve sörf turizmine uygunluğu söylenebilir. Hatta beğenip buraya yerleşen ve iş kuranları da görebiliyorsunuz. Etrafta bir Avusturalya marka/brand/dizayn kokusunu alabiliyorsunuz. Servis sektöründe de kalite/tarz olarak öne çıkan Cafe/Bar larda gene aynı durum var.

Hatta Ubud içerisinde son gelişimizden sonra açılan Lounge müzikli Avustralya/Batı temalı cafeler dikkatimizi çekiyor. Tabii ki gene ilk durağımız Monkey Forest’da gene cebimizde muzlar maceraya ilerliyoruz.

Ubud merkezde geçirdiğimiz birkaç günün akabindeki hedef rotamız:

Ubud Otel Rota

Sırasıyla rotadaki otellerden notlarım:

İlk durağımız Nandini Bali 2017 World Luxury Spa Awards sahibi ikonik bir resort. Dik bir vadiye inşa edilmiş, yaklaşık 18 villadan oluşan bu jungle resort etkileyici bir deneyim sunuyor. Resepsiyondaki karşılamada Türk olduğumuzu duyduklarında hemen Hürrem Türk dizisinden bahsediyorlar.

Televizyon dizilerinin internet trafiği içinde Türk dizileri, USA arkasından ikinci ve payı ~%25 olarak gözükmekte.

https://www.theguardian.com/tv-and-radio/2019/sep/13/turkish-tv-magnificent-century-dizi-taking-over-world

Bizi karşılayan personel müdürünün empati yeteneği yüksek olsa gerek, hemen annemin başının ağrıdığını anlıyorlar, ilgili akapunktur noktasına yaptıkları müdahele ile bir süre sonra başağrımız yok oluyor! Servis üst seviye 🙂

Otel müthiş sessiz/sakin bir ortam size sunuyor. Kapasitenin de limitli olmasından dolayı, her türlü sağladığı imkanda sanki size özel bir servis var. Havuz, restoran, Spa, Yoga, Yerel danslar vb. birçok aktivite VIP bir ortam size sunuyor. Sabahın köründe vadinin dibinde, nehrin kenarında katıldığım yoga sırasında, güneşin ilk ışıklarının o yoğun jungle yaprakları arasından süzülmesi , unutamayacağım anlar arasında yerini aldı. Dik bir vadiye inşa edilmiş olması nedeniyle en alttan yukarı merdivenler ile çıkmak sağlam kondisyon istiyor. Bu yüzden mekana özel bir funikuler sistem bulunmakta:

Her sabah, adeta bir maymun istilası söz konusu. Maymun çetesi en üstteki villaların çatısından atlaya zıplaya en alta doğru ilerleyerek, balkonlardan yemek çalmaya çalışıyor. Büyük bir ordu misali hareket eden maymunların bu sabah ritueli, tüm otel tarafından da kanıksanmış, horoz misali sabahın ilk güneşi ile misafirleri uyandırıyorlar.

Nandini Bali’den yüzümüz gülerek ayrılıyoruz. Tüm personelin yapmacıklık taşımayan samimi yaklaşımlarını her yerde bulmak zor.

Bir sonraki durağımız Elephant Safari Park. Adından da anlaşılacağı üzere fillerin bulunduğu büyük bir parkın içinde olan bir otel. Sanılanın aksine, buradaki filler aslında zor şartlardan kurtarılarak buraya transfer edilen filler. Kurtarıldığı yerler de Bali değil, Endonezya’nın farklı bölgelerinden olduğunu öğreniyoruz. Burada yaşayabileceğiniz farklı deneyimler arasında filleri yıkamak, temizlemek, beslemek ve akşam yemeğinize filin üstünde gitmek olarak sayabilirim.

Filler ve insanlar aynı yolları kullandığından, yani fillere izole olmadığından tabii ki dışkılar heryerde 🙂 Devamlı yıkasalar da yetemiyor. Müthiş seviyede heryere sinmiş, fil dışkısı kokularını arkada bırakarak, bir sonraki durağımız Bambu Indah‘a doğru yola çıkıyoruz.

Bambu Indah kaldığımız mekanlar arasında, hatta hayatımda kaldığım yerler arasında tartışmasız #1 en ilginç mekan. En büyük farkı ise doğal olmayan hiçbir madde yok: Beton yok, metal yok, kimyasal maddeler yok, havuzda klor yok, fayans yok …. yapay hiçbirşey yok. Peki ne var? Tüm yapılar bambudan imal edilmiş.

Bambu çekme kuvveti(tensile strength) açısından çelikten dahi daha güçlü. Dolayısıyla yapılarda taşıyıcı amaçlı kullanılabiliyor. Bambu ile yapılmış 6 katlı binalar mevcut!

https://interestingengineering.com/bamboo-as-a-replacement-to-steel

Heryer ahşap, temizlik malzemeleri ekolojik, havuz ise sürekli akan suya sahip ve tabanı taş. Bu denli ekolojik ortamın içine de üst seviye teknoloji de serpiştirilmiş, yani bir nevi StarWars ortamı. Yazı ile anlatmak çok zor! İşte bazı görseller:

Kaldığımız oda ise iki katlı bir bambu evi. Izole bir duvar olmadığından dış sesler direk içeride. Glamping’in hallicesi 🙂 Bunu da yazı ile anlatmak zor, işte videosu:

Bambu Indah – Sumba House

Bambu Indah’ın aslında arkasında sürdürülebilir bir yeni dünya düzeni olduğunu hissediyorsunuz. Kapitalizme karşı, israfa karşı, doğa dostu ve kollektif yeni bir düzen. Arkasındaki Kanadalı Elora Hardy‘nin TED konuşması aşağıya bırakıyorum:

Benzer felsefeye sahip Bali’de diğer kurduğu yapılar:

  • Green Village
  • Green School
  • Green Camp
  • IBUKU

Yaşadığımız bu farklı deneyimi geride bırakarak, bir sonraki durağımız Maya Ubud‘a doğru yola çıkıyoruz. 6 sene önce de kaldığımız bu otele ikinci kez tekrar gelmek istiyoruz. Bunun arkasında yatan nedenlerin başında ise hayaller-rüyalar gördürten bir masaj deneyimi olması. Yani tam uyumuyorsunuz ama gözünüz kapalı hayeller diyarinda geziyorsunuz, özellikle Reefloksoloji tavsiye ederim. Özetle Maya Ubud masaj deneyimi açısından tereddütsüz #1 sırada benim için. Bunun yanında tabii ki Nandini Bali gibi bir vadi yamacına kurulmuş olmasının da etkisiyle ile yeşilliğin içinde kayboluyorsunuz. Buradan da bazı görsellere ekliyorum:

Maya Ubud Vadi

Tabii ki sadece otel otel dolaşmadık. İşte diğer uğradığımız ikonik yerlerden bazı notlar:

1- Gapura Bali Handara Kosaido: Candi Bentar diye de bilinen bu kapılar, Java ve Bali kültüründe genelde tapınak benzeri yerlere girişte bulunur, sanki kapıyı bıçakla ortadan kesip arasını açmıssınız hissiyatı verir ve mükemmel derecede simetriktir.

Gapura Bali Handara Kosaido

2- Ulun Danu Beratan: Bali’nin belki en ikonik tapınağı olan Ulun Danu Beratan, Gapura Bali gibi deniz seviyesinden yaklaşık 1500 mt. yüksekte bulunmakta. Dağların arasındaki Bratan gölü üstünde olan bu Hindu Shaivite tapınağı, 11 kattan oluşuyor.

3- Nusa Penida Kelingking: Instagram sayesinde 2-3 senede yoktan varolan bu mekan, Bali adasındaki değil. Ulaşım için Penida adasına hızlı sürat motoru ile geçip, sonrasında ise uzun bir kara yolculuğu sizi bekliyor. İlginç bir yapısı var ama bu kadar uzun yolu gitmeye bence, Penida adasında konaklamıyorsanız değmez. Buraya ulaştıktan sonra hala enerjiniz varsa, sahile inmek için 100lerce dik basamaktan oluşan merdivenler sizi bekliyor.

Nusa Penida Kelingking

Penida adası ana ada kadar gelişememiş. Kelingking’e giden yol zorlayıcı ve yorucu. Yolda önümüzdeki kamyonet yokuşu çıkamayınca biz de duruyoruz ve hep birlikte bir elde biz atıyoruz ve kamyoneti çıkartıyoruz. En alttaki Instagram linkinde o ana ait videoları görebilirsiniz. Bunun dışında adadaki benzin istasyonu ve yolda gördüğümüz lokal halktan enstanteneler:

4- Garuda Wisnu Kencana Cultural Park: 2018 yılında tamamlanan bu park ve anıt, sadece Bali nin değil, tüm Endonezya nin en büyük anıtı. ABD deki Özgürlük Anıtı ndan 30metre daha yüksek. Park içinde uzun yürüyüş mesafeleri var, eğer sıcak altında yürümekten çekinmiyorsanız gidilebilir ama adanın güneyine uzun bir yolculuk gerektirdiğinden, özellikle o bölgede kalmıyorsanız es geçebilirsiniz.

5- Tegallalang Rice Terrace: Turistik bir pirinç tarlası ziyareti sizi bozmazsa tavsiye ederim. Düz bir araziden ziyade, bir vadinin teraslanarak pirinç ekildiği, güzel manzaralı bir ortam.

6- Salıncak (Bali Swing): Artık o kadar çok yerde yaptılar ki, nerede derseniz heryerde diyebilirim. Ubud çevresindeki vadilerde, ve üstteki Tegallalang etrafında birçoğu bulunmakta. Yükseklik korkunuz bulunmuyorsa, boşluğa doğru sallanabilirsiniz. Ben yükseklik korkum dolayısıyla deneyemedim ama bizimkiler çok eğlendi:

7- Şelaleler (Waterfalls): Eğer şelale seviyorsanız Bali’de çok fazla var. O kadar çok ki, tüm tatilinizi sadece şelale ziyaret ederek dahi geçirebilirsiniz. Tabii bu mekanları da ellerinden geldiğince turistik yapmaya çalışmışlar. Bazıları yüzmeye uygun bazıları değil, eğer amacınız yüzmek ise önceden araştırmanızda yarar var.

8- Tapınaklar (Temples): Adım başı tapınak olan başka bir yer görmedim. Tapınak ve tapınakçıklar demek daha doğru. Yani cami ve mescit gibi diyelim. Her köşebaşında bir tapınakcık görebilirsiniz. Buralarda çok klasik olarak tütsülerle tanrılara hediye ettikleri ufak çiçekli süslere rastlıyorsunuz.

Tipik bir tapınağın içi

Bunları üstüne bir Luwak Kahvesine değinmeden geçemeyeceğim: Dünyanın en pahalı kahvesi olan bu kahve, misk kedisi denen hayvanın kahve çekirdeklerini yiyip, sonra da dışkısından çıkan kahve çekirdeklerinin toplanması ile oluşan farklı bir aromaya sahip kahve. (Ne manyakça!)

Sanırım yazı şimdiden çok uzun oldu, daha fazla uzatmak istemiyorum. Gittiğimiz ve anlatamadığım birçok yer var: Kuta, Bali dansları, Ubud merkez, tapınaklar, plajlar, sonsuzluk havuzları….

Bali her ne kadar şimdiye kadar tecrübe ettiğim en çılgın trafik olsa da, kimse önüne direksiyon kırana veya makas atana ne bir korna, ne bir bağırış, hiçbir gerginlik görmezsiniz. Korna çalmak birbirine öfkeden dolayı değil, uyarı amaçlı yapılmakta. İşte maruz kaldığımız adrenalin:

Bu arada yıllardır bu Bali heykellerini nasıl yaparlar ve nasıl birebir aynısı olur derken, bu sefer işin sırrını çözüyorum. Etrafta adada bulunan 2 yanardağın eteklerinden getirilen lava taşlarının ufalandığı dükkan ve atölyeler gözlemliyorum. Sonra öğreniyorum ki bunlar toz haline getirildikten sonra özel bir malzeme ile kalıplanarak o heykeller yapılıyormuş!

Yazımı okuyanlar arasında, adanın en populer yerlerinden olan, özelikle digital nomadların ve yeni gençliğin tercih ettiği Canngu yu gözleriniz aramış olabilir. Maalesef oraya zamanımız yetmedi! Özellikle surf yapanlar, güneşin batışını izleyenler ve partilemek isteyenlerin tercihi adanın bu batı kıyısına da siz gidin, siz anlatın, burada deneyiminize seve seve yer verelim 🙂

Burada anlattıklarımın bir filmi niteliğinde Instagram Story’sini için tıklayabilirsiniz

Derya Sezen Yazar:

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

eight × = eighty