İngİltere’den Türkiye’ye Araba ile Yolculuk

Araba ile Türkiye’ye gitmek ilk başta senelerdir gurbetçilerin Alaman arabaları ile köylerine gittikleri bir rituel olarak bilinse de, bizim asıl amacımız köye gitmek değildi. (Aslında fena fikir değilmiş, köyümüze de gidebiliriz:), Mevcut pandemi sürecindeki hijyen şartları ve uçuş prosedürleri dolayısıyla araba ile gitmeyi seçmiştik, ama hikayenin ilerleyen kısımlarında belki de yanıldığımızı göreceksiniz.

İngiltere’den müthiş bir yağmur altında 13:30 gibi yola çıkıyoruz. İlk hedef Avrupa anakaraya geçmek için Folkestone Eurotunnel. Buraya yaklaşık 1.5 saatlik bir yolculuk ile ulaşıyoruz. Ufaklık arada kemerini çıkarmış hemen uyarı alıyoruz. Etti 1! Yoğunluk yok, hızlıca geçiyoruz.

Mevcut pandemi sürecinden dolayı arabaların beklediği alanda tuvaletler kapalı, tabii bizim ufaklık durur mu, hemen doğanın içine doğru dalıyoruz, artık bizimki de alıştı doğayla içiçe WC durumlarına.

Gün 1 Rota

İş yoğunluğundan böylesine bir yolculuk için kabaca yukarıdaki gibi güzergahlar dışında hakkıyla bir plan yapamamıştım. O kadar ki, Eurotunnel’in araba ile geçilen İstanbul’daki Avrasya tüneli gibi hayal ediyordum! Taaa ki gerçeği görene kadar:

Eurotunnel trenin içi

Arabadan çıkmamamız için uyarıyorlar(Pandemi süreci tedbirleri). Tren tıngır mıngır giderken üstümüzde zamanında sivil botların Dunkirk’e askerleri kurtarmaya gittiği anı hayal ediyorum. 35 dk. sonra Fransa Calais’deyiz. Çıkışta hiçbir ekstra kontrol yol, direk otoyola gidiyoruz. Fransa saatiyle 17:55’de yola devam.

British Flag bulun

Önümüzde UK’de üretilip, Avrupa’ya ihraç edilen Mini Cooper‘ları taşıyan bir Tır var. Hemen dikkatimi stop lambalarının British flag gibi olmadığı dikkatimi çekiyor (UK’dekiler British flag). Bunun bir nedeni olması lazım, belki de British brand, özellikle Brexit sonrası Avrupa’da eskisi kadar sevilmiyor olabilir mi? Veya acaba Mini Cooper’ın 2000’den beri Alman bir marka olan BMW’nin sahipliliğinde olması da bunu etkilemiş midir?

Opel markası ise Nazi geçmişinden dolayı UK’de banlanmış yani yasak. Opel ise çareyi Vauxhall diye arabaları rebrand edip UK marketinde satmak ile bulmuş.

UK’ye geldiğimde TR’den sonra sol direksiyondan sağ direksiyona geçişi herkes gibi gözümde büyütmüştüm. İlk kiraladığım araba ile bu korkumu yenmiştim, fakat ikinci kiraladığım araba manuel olunca, her debriyaja bastığımda sağ elim cama vurmaya başladığında anlamıştım: otomatik olması daha hayrıma olacak:) Şimdi de bir sonraki challenge: sağdan direksiyon ile soldan direksiyon yollarda sürmek. Zorlandım mı? Evet ama sadece tek bir noktada, onu da hikayede anlatacağım.

Fransa’dan otoban ile Belçika’ya hemen geçiyoruz. Yağmur devam. Yaklaşık 2-3 saat ilerimizde yolda kaza gözüküyor, 40 min. delay veriyor, sağlam kuyruk demek. Yol ilerledikçe 40 min. düşüyor ama bizim yaklaşma hızımız ile kuyruk süresinin azalış açılarını karşılaştırdığımda, bizimki daha dik, o yüzden bir mola veriyoruz. Starbucks dan normalde içmesem de şekerli kahve alıyorum ve yola devam. Hesaplar doğru kuyruğa yakalanmadan devam ediyoruz.

Almanya’ya giriş sonrası yağmur maksimum yoğunlukta devam ediyor, silecekler yetişmiyor. Lastikler de sağolsun arabayı aldığım kişi yeni değiştirmiş ama Runflat tip lastiğin ucuzuna kaçmış, bir lastiğin kalitesinin yağmurda kendini bu kadar belli ettiğini ilk defa hissettim. Bu yüzden yağmurda temkinli gidiyorum.

İlk hedef noktamız olan Frankfurt civarına gece 00:30 gibi varmayı planlıyorduk ama yağmurdan dolayı planın gerisindeyiz. Yağmur azaldı, biraz biraz 100-130km/h bandına hızlanmaya başladık ama ara ara gözüme çarpan kırmızı flaşların aslında hız sınırını aştığımdan dolayı aldığım ceza notice i olduğunu geç farkedecektim! Etti 2! Almanya’nın değişken hız sınırına sahip otobanlarının olduğunu yeni yeni anlıyordum. Genelde 10-20 km. den daha hızlı olmadığım icin minor cezalar bekliyorum, bakalım Almanlar Londra’da izimi bulabilecekler mi? 🙂 Gece yaptığım araştırmada bu değişken hız sınırı ve hız kameralarının takibi için herkesin CamSam uygulamasını kullandığını geç de olsa farkettim. Umarım ilk gidecekler için bu bilgi yararlı olur.

Gün 2 Rota Plan(Gerçekleşen bu olamayacak)
Romantische Straße

Ertesi gün 09:00 civari yola çıkmıştık. Hedefimiz normalde uzun geziler düzenlenen “Romantische Straße(Romantik Yol) yolundan geçmekti. Otobandan çıktık ve ilk defa gidiş-geliş yola girmenin şaşkınlığı ile arabanın sağında olduğum için, sağ tarafını yol sınırına yakın geçerek ilerleme stratejisi güdüyordum. Bu uzun romantik yolda ilk durağımız alttaki Rothenburg ob der Tauber. Sokaklarda in cin top oynuyor. Yaklaşık 30 dk. lık yürüyüşten sonra yola devam. Bu yolun aslında bir pazarlama oyunu oldugunu fark etmeye başlamıştım çünkü güzergahdaki şehir/köyler birbirinin tekrarı olmaya başlamıştı. Normalde ayrıntılı olarak gezmek istediğinizde minimum 3 günde gezilen bu parkurun, en sonundaki Neuschwanstein Castle‘a planın gerisinde kalmamak için transit yola çıkıp devam ettik.

II. Ludwig tarafından yaptırılan Neuschwanstein Castle, arkasına Alp dağlarını almış, yani arkam sağlam der gibi (Biraz daha güneyinde Avusturya sınırı başlar), tepeden tüm açık alana bakmakta. Çok zengin iç mekanlarının olduğu kaleyi, sadece dışarıdan görüp yolumuza devam ediyoruz. En azından Cablecar’a binme girişimimiz de kredi kartı olmadığından dolayı gerçekleşemiyor.

İngiltere’nin aksine, Almanya dahil birçok Avrupa ülkesinde hala nakit para devam… Maalesef Money2020 cashless dünya hedefi daha Avrupa’nın göbeğinde gerçekleşememiş.

Bir sonraki hedefimiz Avusturya’ya geçerek Grossglockner High Alpine Road dağ yolundan geçerek Avusturya Alplerinin güneyine inmek. Müthiş manzaralara sahip yolda, Toblerone mountain benzeri dağlar görebiliyorsunuz. Giderken bu dağların arasında mavi bir göl olan Zell am See dan geçiyoruz. Saat henüz 20:00 civarı ve 2 saat sonra hedefimize ulaşacağız fakat bir de ne görelim, 19:45’den itibaren dağ yolunu kapalıymış. (Google Maps’de bug!)

Grossglockner High Alpine Road sadece Mayıs ve Ekim ayları arasında araba geçişine açık olan 48 km.lık bir yol. Kışın zirveye ulaşım bulunmamakta.

Zell am See

Yolun kapalı olmasından dolayı planlarımızı değiştiriyoruz. 15 dk. önce geçtiğimiz Zell am See‘ye geri dönüp orada geceliyoruz.

Covit sürecinden dolayı sokaklarda maske takan yok, Avusturya’da genel kabul görmüş olan ağzın ön tarafını kapayan seffaf yarım bir maske takıyor hizmet sektöründekiler.

Gün 3 Rota(Grossglocker sadece Mayıs itibari ile açık, Google Maps rotayı anlık gösterdiği için, eğer yolu görmüyorsanız, bilin ki bu sayfaya baktığınız gün bu dağ yolu kapalıdır, aman buradan görüp de gitmeye kalkışmayın:)

Ertesi sabah erkenden yola çıkıyoruz, zira planın 2 saat gerisindeyiz. Yakalamak için 1036 km. ye çıkmak gerekecek. Grossglocker yolu dik ve virajlı. İlk başta sis içerisinden geçiyoruz, yükseldikçe bulutların üstüne çıkıyoruz, coğrafya değişiyor ve kar birikintileri gözüküyor. (Hatta durup kar dahi oynadık). Yazın ortasında derece 5 e kadar düşüyor.

Bir şekilde Alplerin arasından 1934’de bu yolu yapmayı başarabilmişler. Dağın öbür tarafına geçiyoruz ve aşağı indikçe gene ortam yeşilleniyor ve Heidi ortamlarına bürünüyor. Dağların arasından yeşilliklerin içinden Slovenya’ya uzanan yola ilerliyoruz.

Slovenya’ya yaklaştığımızda Avusturya ve Slovenya arasındaki uzun tünelin öncesinde yaklaşık 30 dakika trafik durmuş durumda bekliyoruz. Sonrasında bu tünelden Slovenya tarafına geçtiğimizde birden habitatın değiştiğini hissedebiliyorsunuz.

Vignette

Slovenya’ya girişte pasaport kontrolü yok ama Avusturya tarafında almamız gereken toll sticker ının olmadığından dolayı ceza yiyoruz. Etti 3! Polise hiçbir şekilde önceki toll aldığımız yerde bizi bu konuda uyarmadıklarını söylüyorum. Eski komunist blok kültürü geleneği olan polislerin işini bilip bilmediklerini de kontrol ediyorum, yemiyor. Bir de polis bana güzellik yapmak için bana verdiği pulu delmiyor, dönüşte delip kullanmamı söylüyor, hem de bunu söylerken “gel gel yanaş, öyle anlatayım” diyor. O an araba ile gitmenin de Koronaya aslında koruma sağlamadığını anlıyorum.

Slovenia Menu

Eski komunist ülkeler aradan yıllar geçse de kendini belli eder. Slovenya da aynı şekilde hemen kendini belli ediyor. Yol kenarında dinlenme tesisinde durduk, hemen bir babushka W.C. parası toplamaya çalışıyor. Klasik eski komunist ülkelerdeki gibi, kadın egemen bir toplum. Menuye bakıyorsunuz, Rus’a sor yarısını anlar, diğer yarısını da komşusu Avusturya’lı anlar. EU’ya girmesi eski alışkanlıkları bozmamış. Avusturya’dan sonra EU ülkesi havası yok.

Bir sonraki hedefimiz olan Hırvatistan yaklaşık 200 km. uzakta. Artık EU’dan eser kalmamış. Balkanlar kendini iyice belli ediyor. Sonuçta Yugoslavia’dayız.

Artık Schengen’in dışına çıkıyoruz, yani pasaport kontrolleri başlıyor. Araba sağdan direksiyon olduğu için eşim veya ufaklık sol camdan uzatıveriyor pasaportları:) İşte bu gişeler sağdan direksiyon ile beni tek zorlayan andı.

İyice Balkan havasına girmişiz. Goran Bregovic açık, Balkan sprit on! Sırbistan’a olan yol, Bosna Hersek’in kuzey sınırına paralel gidiyor. Avrupa’nın en fakir ülkelerinden Bosna Hersek bu transit trafikten de yararlanamıyor, yazık!

En çekindiğim ülke olan Sırbıstan’a çok rahat giriyoruz. Pasaport kontrolündeki adam Türkçe konuşuyor bizimle ve gene Rusça anlıyorlar. Hiçbir sorun olmadan o geceki hedef Niš sehrine gece 00:30 gibi ulaşıyoruz. Bugünü 1045 km. uzun mesafe olarak rekoruma yazıyorum. (Günlük 500 mil üstü bana fazla geliyor). Bu şehir tam Doğu Avrupa, eski Sovyet bloğu, Slav kültürü, hepsi var. Saat 17:00 itibariyle dükkanların kapandığı, 20:00 itibariyle de insanların evlere çekildiği Avrupa’dan eser kalmamış, herkes sokaklarda, gece 01:30 oldu hala müzik sesleri var.

Niš
Gün 4 Rota

Ertesi sabah Bulgaristan’a doğru yola çıkıyoruz. Kısa bir yolculuk sonrası Bulgaristan sınırına yaklaşıyoruz. Bize sırada beklerken bir kağıt veriyorlar. Üzerinde “Covit-19 değilim” şeklinde bir kağıt imzalatıyorlar, ama pasaport kontrolünde kağıdı almıyorlar. Yani kendi kendimize imzalıyoruz, sanırım yeni bir yaklaşım bu. Pasaport kontrolünü geçer geçmez solda otobanlar için Vignette alıyorsunuz, yaklaşık 6 Euro. Hemen ilerisinde ise Bulgaristan’dan Avrupa’ya medeniyet dersi niteliğine teharet hizmeti tabelası ile karşılaşıyoruz. Sanırım Avrupa’da bu hizmet olmadığından dolayı tuvaletini tutan vatandaşlarımız buraya saldırıyor olsa gerek önü çok kalabalık.

Güzergah üzerinde en ucuz yakıt Bulgaristan’da gözüküyor, ilginç olarak 2. ucuz ülke de varil fiyatlarının düşmesi ile Türkiye gözüküyor. Bunun da gazı ile Türkiye sınırına yakın bir benzin istasyonunda duruyoruz. Bir de ne görelim, kredi kartı çalışmıyor(yalan!), tamam diyorum Euro var, ama kur o kadar düşük ki, itiraz ediyorum. Baktılar yemedim numarayı, git arka tarafta Euro bozdur gel diyorlar. Eğer yeseydim tezgahı kurmuşlar, düşük Euro kurundan tırtıklıyorlar.

Türkiye sınırına yaklaştıkça Tır kuyruğu başlıyor. İnsan üzülmeden geçemiyor kilometrelerce kuyruk. Ve sonunda EU-Bulgaristan bayrağı görüyoruz. Schengen’den çıkıyoruz ve o beklediğimiz görüntü sonunda geldi:

Yukarıdaki resimde net gözükmüyor ama önümüzdeki arabanın önünde sağlı sollu Disko sisleri edasıyla arabaların üstüne duman dezenfektan püskürten mekanizma var. Daha arabalara bunu yapıyorlarsa acaba bize neler neler yapacaklar kimbilir? Vay diyoruz, büyük memleket, hiçbir ülkede böyle bir hijyen uygulaması yok. Artık arabamız Korona-safe! Ve hemen dezenfektan sonrası gişeye yaklaşıp pasaportları uzatalım derken, yok diyor 30 TL dezenfektan parası. Tamam diyoruz, veriyoruz, büyük hizmet çünkü. Derken 2. gişede pasaport kontrolü var, geçiyoruz. 3. gişede Sigorta kontrolü var, geçemiyoruz. Gidip orada 400 TL karşılığında “3rd party” sigorta yapıyorlar ayaküstü. Etti 4! Sonra Korona için acaba kan mı vereğiz, sıvı mı alacaklar derken, başka kontrol olmadığını söylüyorlar. Ateş bile ölçmüyorlar, sanırım daha ileri bir teknoloji ile tarama yapıldı biz geçerken. Neyse en azından araba korona-safe.

Edirne biberi

Ve sonunda hedefimize ulaşıyoruz. Edirne ciğer kızarmış biber. Müthiş lezzet! Reklam olacak ama yanındaki Kececizade’de de, özellikle benim gibi Marzipan sevenler için müthiş tadlar mevcut.

Fakat söylemeden edemeyeceğim. Edirne rezalet durumda. CHP’li Belediye başkanına da, CHP genel merkezine de bu konu hakkında Fax gönderdim. Tüm bulgularımı madde madde ilettim. Umarım dikkate alırlar. Kimse tepki göstermezse hiçbirşey düzelmez.

Son zorluk ise HGS. İlk gişelerde, diyorlar ki vızır vızır otobandan karşıya yayan geçerek(üst geçit vs. yok), oradaki karayolları PTT’sinden alacaksın(yok ya!?) veya yol üstündeki Opet diyorlar. Opet’e gidiyorum, sistem bozukmuş ve yabancı plakalara Türk plakaları gibi 2 hafta müddet yokmuş. 5 katı cezaya giriyoruz! Etti 5!

Sonuç: Araba sürmeyi de seviyorsanız iyi bir Roadtrip, yoksa eziyet olur hiç girişmeyin bu yolculuğa.

Instagram Logo - Free social icons
Instagram

Derya Sezen Yazar:

8 Yorum

  1. Figen Yanık
    27/10/2021
    Yanıtla

    Bu kış araba ile İstanbul-Londra yapmayı planlıyoruz. Bu yönde bilgi ararken çıktı yazınız karşıma. Çok tatlı yazmışsınız, ilgiyle okudum, keşke daha uzun yazsaymış dedim. Faydalı bilgiler de edindim, çok teşekkür ederim emek verip yazdığınız için. Selamlar ve sevgiler çekirdek ailenize.

  2. Derya Sezen
    27/10/2021
    Yanıtla

    Teşekkürler, spesifik aklınıza takılan birşey olursa yolculuk ile ilgili, lütfen yazın

  3. Ali Duman
    29/01/2022
    Yanıtla

    Hepsini okudum, saolun paylastiginiz icin. Guzel yazmissiniz.

    Ben de Londrada yasiyorum ve yakin zamanda Türkiye’ye arabayla yolculuk dusunuyorum.

    Ama ne söyleyeyim, bahsettiginiz cezalar, zorluklar simdiden soğuttu resmen. Zaten ben de pek dikkatli bir insan degilim. Kesin hepsinden bol bol yerim 🙂

  4. Mahmut
    21/05/2022
    Yanıtla

    Uzun bir yazı olmuş bunun için teşekkürler. Ya ben göremedim, yada bir yerler de yazılmazmış. Acaba gümrükten çıkarken hangi şartlar da bir izniniz vardı. Mesela British pasport mu, yoksa
    İndefinite kart ile vizeye mi başvurdunuz. Benim ındefinite kartım var sadece. Bununla gidebilirmiyim acaba.

    • Derya Sezen
      20/06/2022
      Yanıtla

      Sadece oturum izni ve Schengen yeterlidir.

  5. Derya Sezen
    21/05/2022
    Yanıtla

    Sadece oturum izni ve Schengen yeterlidir.

  6. Elif Genç
    20/06/2022
    Yanıtla

    Merhaba, tüm yolculuk cezalar ve yakıt ile beraber ne kadar tuttu hesapladınız mı?

    • Derya Sezen
      20/06/2022
      Yanıtla

      Cezalar hiz limitinin cok az ustunde kaldigim icin dusuk idi.
      Yakit ise tamamen arabaniz ve surus tarziniz ile ilgili ama yaklasik ortalam 7lt/100km. ile 210 lt. yakit demek.
      Asil gece otelde kalmak istiyorsaniz onun masrafi var. Kalacaginiz yere gore degisir ama 70-200 EUR arasi her konaklayacaginiz gece icin butce ayirmaniz gerekecektir.

Derya Sezen için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

× one = two